Yol Ayrımındaki Martı
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin Can Yücel Martı denilince aklıma epeyce bir martı tanıdığım gelir. Martı arkadaşlarımın en eskisi martı Jonathan Livingston. Sonra bir göl kıyısında Sorin çiftliğinde yaşayan, dostum Çehov’un bana tanıştırdığı Rus martı arkadaşlarım. Çokça da kendilerinin martı olduğunu bilmeyen martı dostlarım ki, en sonuncusu ile bugün “Yol Ayrımı” filminde tanıştım, Mazhar Kozanlı. Her gün o kadar çok martı hikâyesi ortaya çıkıyor ki, bugünlerde insanlarla tanışacak olan “Martıların efendisi” ile henüz karşılaşmadım. Her sabah ve akşam evimin terasından gün batımında ve gün doğumunda ufuktaki kızıllığa doğru uçan martıları görüyorum. Bir İstanbullu olarak biliyorum ki, martıların hepsi bunlar değil. İstanbul çöplüklerini ya da vapur kovalamayı bırakamayan martılar yok bunların içinde. Geçtiğimiz Cuma akşamı, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde oturan, Çehovlardan martı dostlarımı ziyaret ettim. Yıllarca öncesinden tanışıyoruz, hatta Moskova’da Tr