Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Davetsiz Konuk

Resim
Konuktun,  Konukluğunu bilmedin.  Dolaştın köşe bucak,  Yasaklanmış yerlere girdin.  Korktun,  Bir yer aradın kaçacak...  Üstüne kilitlendi kapılar.  Biliyorsun güzelim!  Başkalarında da yürek var.  Ne olacak  Peki şimdi ?  Kapı kilitli,  Ve odada üç kişi.                                                                                             Mustafa Sözlü

Kadıköy Yel Değirmeni

Resim
     Bugün boş bir zaman yakaladım ve daha önce defalarca gittiğim, ancak can alıcı gözle bakmadığım, gezmediğim bir İstanbul semtini dolaştım. Fotoğraflarını çektim. Çok güzel, kendine özgü bir semt. Tarihi evlerin güzelliği yanında grafi sanatçıları çok güzel resimler yapmışlar. Görmemek olmaz. Tarihi(wikipediden):   Yeldeğirmeni'nin tarihi incelendiğinde jeolojik zamanlara kadar gidilir. Yeldeğirmeni'ninde de  Pendik  ve Yarımburgaz'da olduğu gibi deniz kabuğu kalıntıları bulunmuştur. Bu durum bir zamanlar bu bölgenin deniz suları altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca Kadıköy' ün ilk yerleşimi olan Kalkedon'un kuruluşunun M.Ö. 675 yıllarında olduğu bilinmektedir. O zamanlarda Kalkedon şehrinin korunması için yapılan surların Yeldeğirmeni, Altıyol ve Yoğurtçu'dan geçtiği bilinmektedir. Yeldeğirmeni, yerleşim olmadan önce Haydarpaşa Çayırı'nın içinde kalan bir alandı. Yeldeğirmeni' ndeki eski yapılardan sinagog, kilise ve okul gibi

Elbrus Türküsü

Resim
Şarkıyı dinlemek isterseniz aşağıdaki bağlantıya tıklayın. https://www.youtube.com/watch?v=sOb6GpUmlio MİNGİTAV Karaçay-Balkar türküsü Avrupa’nın en yüksek dağı Kafkas dağlarının zirvesi Elbrus dağına Türklerin verdiği isim. Mingi tav Karaçay-Balkar dilinde “ebedi, sonsuz dağ” anlamına gelir. Mingi: Mengü, Bengü, ebedi Tav: dağ Sen kökge cete miyikse                                                Sen göğe ulaşacak kadar yücesin Kafkaz tavlanı içinde                                                   Kafkas dağlarının içinde Miyala kibik cıltıray                                                     Cam gibi parıldayarak Kanga buzlarıng üsüngde                                             Ağaç gibi buzların üstünde Üsüngde bardı ak tonung                                            Üstünde vardır beyaz kürkün Sen cay da kış da kiyese                                              Sen yaz-kış giyiyorsun Kün buzulurga tebrese                             

Rusça yazamadığım için...

Resim
Kendi Canlarıyla Düello Edenler   Birçok yazar var Rusça orijinalini okuyabilmeyi dilediğim. Ama en çok Puşkin. Onun için “Rus ruhu, Rus dili, Rus kişiliği” demişti Gogol   Romanlarımı neden İngilizce yazdığımı soranlara, bazen şöyle cevap veresim geliyor: “Rusça yazamadığım için...” Ne çok isterdim Türkçe’nin yanı sıra Rusça hayal kurabilmeyi, hikâye yazabilmeyi. Ama galiba esas bu dilde şiir ve roman okuyabilmeyi. Şu hayatta duyar duymaz akışına kapıldığım, kelimelerinin içeriğini bilmeden ritmini, enerjisini, müziğini sevdiğim dillerin başında gelir Rusça. Siz hiç aldattığı karısından af dilemeye çalışan yarı sarhoş, çokça pişman bir Rus’tan Puşkin dinlediniz mi? Ben böyle bir sahneye denk geldim. Kadın masanın bir ucunda, hiç oralı olmadan sigarasını içiyor; adam masanın öteki ucunda, muazzam bir hafızayla, dizeler, sayfalar boyu şiir döktürüyor. Aralarında tabaklar, bardaklar, el değmeden öylece soğuyan yemekler... Merak ederim hep ne oldu o akşamın sonunda. Kadın aff

Şiirin ölümü

Resim
  Aleksandr Puşkin'in dedesi, Rus Çarı'na zamanın Osmanlı Padişahı tarafından çocukken armağan edilen ve 'Büyük Petro'nun zencisi' olarak ünlenen İbrahim Hannibal'dı. İşte bu yüzden, en büyük Rus ozanı Puşkin, iri dudaklı, kıvırcık saçlı ve gözleri ateş saçan bir melezdi. Puşkin'in hayatını yazan Henri Troyat'dan öğrendim ben de.    Troyat'nın 'kanda kırma, kültürde Fransız ve ruhta Rus' diye tanımladığı Puşkin, eğitimini aldığı Çarskoy Selo Lisesi'nde ilk şiirini Fransızca yazacak kadar Fransa hayranı olup, arkadaşları arasındaki lakabı 'Fransız'dı. Kaderin cilvesine bakın ki ölümü, kıskandığı genç bir Fransız'ın elinden oldu.  1837 yılının ocak karlarıyla kaplı, puslu bir sabah ayazında iki adam birbirlerine arkalarını dönüp yürüdüler. Yüz yüze döndüklerinde iki silahtan biri daha önce patladı ve Rusların 'ölümsüz' sandıkları büyük ozan ölümcül bir yarayla devrilirken kanıyla kızaran beyaz karlara... Y

Çektiklerim

Resim
 Kuzguncuk'ta Üryanizade sokağın girişi. Kuzguncuk'a gitmediyseniz eğer, boş bir gününüzde, mümkünse hafta içi kendinizi bu semte atın. Sabah saatlerinde olursa daha güzel olur. Kafelerden birine oturup bir çay içersiniz, sonra yavaş yavaş semti adımlarsınız. Vakit geçirmeden yapın, çünkü restorasyonlu evler yavaş yavaş bozuluyor. Vaktiniz varsa Anadolu kavağı tarafına geçin Çamlıca caddesinde dolaşın. Güzel bir gün olacaktır. Kolay gelsin.    Beylerbeyi Çamlıca caddesi. Yıkılmak üzere olan eski ahşap evlerin yanı sıra restore edilmiş güzel evler de var. Yolunuz düşerse bir uğrayın. Tırmanmayı sevmiyorsanız. Yukarıya doğru otobüsle  3,4 durak çıkın, sonra aşağıya yürüyün. 2014 Yılı Ramazan Bayramı. 2014 Ağustos Ayı Salacak Sahili. Balkon sefası   Haydar Paşa Askeri Hastanenin (GATA) hemen altında, İngiliz mezarlığı. Mutlaka önünden geçmişsinizdir. Yolunuz düşerse bir uğrayın. Gitmeden önce hakkında bir kaç yazı okuyun.

Kaf Dağı Yolcularına - 2

Resim
Aşağıda yazdığım efsane, Kaf dağı(Elbrus)'na giden arkadaşlarım   (Anka kuşları) içindir. Kuşların hükümdarı olan Simurg, Zümrüd-ü Anka, batıda bilinen adıyla phoenix, ya da Rusça  Жар-птица(Jar-ptitsa)ateş kuşu)  Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş..... Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.  Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya

Ben Tırmanırım

Resim

Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmışım

Bir yumak sarar gibi geçtim acılardan Bir kilit yüreğimde, bir demir kapı Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerlerdeyim Belki de aşk dediğin erişilmez olmalı... Ben imkansız aşklar için yaratılmışım Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı... Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların Yaşadım en karasını sevdaların Sensizlik bir ok gibi canıma saplanlamalı Coşmalı yanardağlar, kasırgalar kopmalı Aşkın bir zehir gibi kanımda dolaşmalı Elbette aşk dediğin böyle olmalı Ben imkansız aşklar için yaratılmışım Ne kavuşmayı bilirim, ne unutmayı... Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların Yaşadım en karasını sevdaların Müzik: Erol Evgin Söz: Dr. Selma Çuhacı

Kaf Dağı Yolcularına

Resim
Bütün ekibe başarılar diliyorum. Elbrus - 5300 m. "Bir hayalin gerçekleşme ihtimalidir hayatı ilginç kılan. Bir hayal gerçekleşmeden önce, dünyanın ruhu o zamana kadar öğrenilmişleri sınar. Bunu kötülük olsun diye değil, bu hayale giden yolda rüyamızı gerçekleştirmenin yanında, öğrendiklerimiz de ustalaşmamız ve daha iyi ilerleyebilmemiz için yapar ve işte tam bu nokta çoğu insanın pes ettiği noktadır. Ey yolcu; bu noktaya geldin ve pes etmeyi düşünüyorsan kalbine, acı çekme korkusunun acı çekmenin kendisinden daha beter olduğunu, hiçbir kalbin hayallerini aramaya gittiğinde acı çekmediğini söyle, çünkü arayışının her bir anı Tanrıyla ve sonsuzlukla buluşulan özel anlardır." Yukarıdaki yazı ve resmi Gülseven Hanım'ın sayfasından aldım. O özel anı çok güzel ifade etmiş. Herkesin zirvesi bu duyguyu hissettiği, o özel an ve yerdir.  Bütün ROTA ekibine başarılar. Dilek ve duam sizinle.

Neden Dağa Gidilir

Resim
Sen bir dağsın yiğidim Başındaki dumanların kaynağı bağrındaki sevda ateşidir Sensin yüceliği akıtan Güneşin sevdası Rüzgârın yol arkadaşı Yıldızın imrenerek baktığı ışık Bağrında nice yiğitlere sevda yaşatan, yuva olan sensin Sensin kekliğin sesini türkü yapan Yörüğün bebeğine isim, çadırına direk olan Ovalara can veren Ağaca yeşil olan sensin Sen bir dağsın yiğidim Sensin ırmağa yatak, denize yastık, buluta ninni olan Kartala yuva olan sensin Sen bir dağsın yiğidim Aydınlığı ilk gören Karanlığı en geç görecek olan da sensin  Faik Ardahan  Yaşayan güçlü bir karakterin yolculuğu herkesin yürüdüğü yollardan başka yollarda yürüme yürekliliğini göstermeyi istemesiyle başlar. Bu bir yöne olabileceği gibi bir hedefe de olabilir. Hatta yön birçok hedeflerden de oluşabilir. Yolculukların en güzeli bir yönde gitmektir. Hedef varılınca biten bir şeydir ve yeni hedeflerin varlığını gerektirir. Yön de ise her adım yeni bir hedeftir, adım atmayı ist