Kaf Dağı Yolcularına - 2

Aşağıda yazdığım efsane, Kaf dağı(Elbrus)'na giden arkadaşlarım   (Anka kuşları) içindir.




Kuşların hükümdarı olan Simurg, Zümrüd-ü Anka, batıda bilinen adıyla phoenix, ya da Rusça Жар-птица(Jar-ptitsa)ateş kuşu) Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş.....

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...

"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yok oluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...


Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur. Bu 30 kuş hayrete düşmelerine ve hatta yok oluşu dahi yaşamalarına rağmen uçmaya devam ederek kendi küllerinden yeniden doğmayı başarmışlar.





Zümrüd-ü Anka kuşu, ölümü yaklaştığı zaman, yüksek bir yere çalı çırpıdan yuva yaparmış. Ardından yuvasına tüneyip güneşin en tepeye gelmesini beklermiş. Güneşin sıcaklığına daha fazla dayanamayan çalılar tutuştuğu sırada, Anka kuşu en güzel şarkısını söylemeye başlarmış. Bu şarkıya Zümrüd-ü Anka’ın son şarkısı derlermiş. Alevler arasında kalan Anka yanarken, küllerinden yeni bir Anka kuşu meydana gelirmiş.


Ölmeden, doğmak mümkün değil; Ölüm bir son değil, 
bir başlangıçtır.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu Sefer Lviv Dedik

Malzeme Kontrol Çizelgesi

Medea Heykeli