Şehre Soru Sormak




Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.
Ya da onun sana sorduğu ve ille de yanıtlamanı beklediği sorudur, tıpkı Thebai'nin Sfenks'in ağzından sorduğu soru gibi."

İtalo Calvino, Görünmez Kentler

“Thebai şehri dolayında dağlık bir buruna bir canavar, çiğ et yiyen Sfenks yerleşmiştir.                           Sfenks yolcuları gözetleyip, her birine bilmecesini sorar; hiç kimse bilmeceyi çözemez, o da hepsini parçalayıp yer. Thebaililer her gün agoraya toplanarak bilmecenin cevabını bulmaya çalışırlar; kralları yeni öldürülmüş olduğundan kendilerini sfenksten kurtaracak olan kimseye sitenin tahtını da söz verirler. Oidipus oradan geçerken bilmece ona da sorulur:
"O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de, doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?"
Oidipus söyle bir düşünür ve yaratığın insan olduğunu söyler: İlk çocukluğunda insan dört ayağı üzerindedir, emekler, daha sonra da iki ayağı üzerinde yürür, nihayet yaşlanınca da bir sopaya dayanır.
Sfenks sorusunun çözülmesiyle intihar eder. Thebaililer kurtarıcılarını alkışlar, onu kral yapar ve kraliçe ile evlendirirler.”

                Hikayenin biz gezginleri ilgilendiren kısmı, elbette soru sormak kısmı. Biz şehre ne soracağız.  Soru sorulmadan gezilen bir şehir ya size hiçbir şey anlatmayacaktır; ya da o kadar çok şey anlatacaktır ki, kafanız gitmeden önceki halinden daha karışık olacaktır.
                Aslında şehre sorulacak sorular, çoktan sorulmuştur, sadece onların farkına varıp derlemek toparlamak gerekecektir. Moskova denilince aklınıza komünizm geliyorsa, sizin için Moskova demek Komünizm demekse gözleriniz bugün de komünizmi arayacak, bazen bulacak, bazen de bulamayacaksınız. Moskova demek Rus çarlığı demekse gözleriniz onu arayacaktır.
Şehrin verdiği cevapların hepsini anlamak mümkün değildir. Hangi köşede neyi anlatmaktadır. Bazen bir kitap okuruz ve hiç tat almayız; çünkü istediğimiz cevapları vermemiştir, Çünkü biz doğru soruyu sormamışızdır.
                Haydi, yeni bir şehre gidiyorsunuz, sorularınızı hazırlayın, bakalım ne kadarının cevabını alacaksınız.


Bir süreliğine bir başka şehre, sadece o şehri görmek için gidenler, yani gezginler dört farklı bakış açısı ile şehri gezerler. Bu farklılaşmalarda belirgin olan unsurlar “ insan ve şehir”e bakış açılarındaki faklılıklardır. Bu aynı zamanda bizim hayata nasıl baktığımızla ilgilidir.

1.      Bir gezgin sadece Şehre bakar. Onun binalarını, sokaklarını, çeşmelerini, anıtlarını; ya da doğal güzelliklerini görür. Onun için şehir doğal ve yapay bütün unsurları ile bir yerlerde yaratılmış ve yeryüzüne bir maket gibi bırakılmıştır. Onların çektikleri fotoğraflarda her binanın, her çiçeğin ayrıntısını makro ölçekte bulabilirsiniz. Hızla yok olan, betonun hâkimiyeti altına giren şehirler için, bu çok önemlidir. Şehrin bütün hafızası kayıt altına alınmaktadır. İkinci Dünya Savaşında neredeyse tamamen yok olan şehirlerin yeniden yaratılmasında, planlar kadar, elbette bu somut ya da soyut hafıza da rol oynamıştır.

2.      İkinci gezginimizin birincinin aksine şehirle pek bir ilgisi yoktur. Onun için varsa yoksa insandır. İnsanın her hali onun ilgisini çeker. Bir banka, bir duvara oturup saatlerce onları seyredebilir. İnsanların genel davranışları, tavırları, olaylara verdikleri farklı tepkiler ilgisini çeker. Kendi kültüründen farklı olan şeyleri not alır. Sadece davranışlar değil, insan vücudu, özellikle insan yüzü ilgi alanıdır. Bazen tartışmayı göze alır, bazen rica eder, bazen bunu gizlice yapar; mutlaka onların fotoğrafını çeker.

3.      İnsan ve şehri birleştiren gezginleri iki gruba ayırmak gerekebilir.
a.                   Şehrin kalabalığına ya da ıssızlığına karışıp onlarla birlikte yaşayan gezginler. Nadiren bir gezi programı yaparlar. Daha uzun süre o şehirde kalırlar. Gittikleri müze kadar, müzeye giden insanların davranışları da onun ilgisini çeker. Yemeklerini kendi kültürüne uygun lokantalar yerine, o şehrin kültürüne uygun yerlerde yemeyi tercih eder. Bu tercihini kullanırken, lüks yerleri değil, halkın çoğunluğunun kullandığı yerleri tercih eder. Onu daha çok o andaki kültürel olaylar, politik ve tarihi gelişmeler ilgilendirir.
b.                  Bu gruptaki gezginler, gezi başlamadan günler, aylar önce o şehirle yaşamaya başlar. Gitmeden şehrin sokaklarını adeta ezberlemiştir. Tarihi olayları, nerede, nasıl meydana geldiklerini inceler. Onun amacı geçmişte meydana gelen bir olayın olduğu yerde, o andaki insanları yaşamaya çalışır. Onlarla empati kurmaya çalışır. Okuduğu, öğrendiği her şeyi yerinde yaşamaya çalışır.

4.      Son sırada gezgin sayamayacaklarımız var. Onlar sadece bir noktadan ayrılıp, başka bir noktada ortaya çıkanlar. Ne o şehrin kültürü, ne insanı ne de tarihi ilgilerini çekmez. Önemli olan o şehrin herkes tarafından bilinen noktalarında fotoğraf çekip, çektirip, arkadaşlarına orada olduğunu ispatlamaktır. Hayatımızı renklendirdikleri için onlara da teşekkür ediyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu Sefer Lviv Dedik

Malzeme Kontrol Çizelgesi

Medea Heykeli