Hasan Dağı Tırmanışı(26-27 Aralık 2015)

             

           En son dağa tırmanmamın üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçmiş. En son 2014 yılının temmuzunda Ağrı dağına bir tırmanış gerçekleştirmiştim. Günler ve aylar İstanbul’dan İzmir’e eşimin tayininin gerçekleşmesiyle su gibi akıp geçmiş. İzmir’e taşınalı bir yılı geçti, güzel dostluklar çabucak kuruldu. Zeynel Beyle ve Patika trek ekibiyle tanışıldı. Bir yıldır tırmanma olmasa da doğa yürüyüşleriyle dağlardan, doğadan kopulmadı.

YOLCULUK:

            ERDAK(Ereğli dağcılık kulübü)’ın lösemili çocuklara dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için Hasan Dağına bir tırmanış gerçekleştireceğini öğrendikten sonra faaliyete katılmaya karar verdim.
            İstanbul’dan gelirken evde unuttuğum bazı malzemeleri buradan aldım, bazılarını ise kızım kargo ile gönderdi.
            Uçakla gitme konusunu fazla araştırmadığım için sonra kendi kendime kızdım. Üstünkörü  araştırmamda İzmir’den Konya’ya sadece aktarmalı seferler var gibi görmüştüm. Hem doğrudan seferler varmış, daha da önemlisi Nevşehir’de havaalanı varmış ve Aksaray’a 80 kilometre yani bir saatlik bir yolculukmuş.          
Kamil Koç otobüs firmasından 25 Aralık akşam saat 20.00 ye otobüs biletimi aldım. Yolculuk fena değildi, sadece biraz uzun sürdü, yaklaşık 11 saatJ). Faaliyet öncesi çekilebilir, ancak sonrası tam bir eziyet oldu.


            
Yolculuk esnasında İzmir’den tırmanış için giden 7 dağcı arkadaşla tanıştım. Sabah saat 07.00 gibi Aksaray otogarındaydık. Oradan servisle şehir merkezine gittik. Aksaray meydanında yapılacak olan tören saat 11.30 daydı; o saate kadar bir pastahanede oturduk, öğle yemeği  yedik. Törenden sonra spor ve gençlik il müdürlüğünün tahsis ettiği bir kamyonet ve bir minibüsle konaklayacağım Karbeyaz otele gittik.



          
Tören için beklerken etrafımızda meraklı meraklı dolaşan özellikle yaşlılar vardı, Bir ara bankta otururken yaşlı bir amca ile konuştuk. Bir sözü çok hoşuma gitti. “Devlet size dağa çıkmanız için para veriyor mu?”  dedi. Dışardan bakan biri için bu söz kesinlikle doğruydu. Bu kadar eziyet para almadan, hele bir de üstüne para harcayarak yapılacak  iş değildi.
Faaliyete yaklaşık 300 dağcı katılıyordu. Yine yaklaşık 60-70 dağcı Karbeyaz otelin lobi ve odalarında geceledik, geri kalan dağcılar çadırlarında kaldı. Ben otelin lobisinde yere mat ve uyku tulumunu sererek yaptığım yatakta kaldım. Horlayan bir arkadaşım olmasaydı, gayet lükstü.

       Saat 21.00 e kadar şömine başında oturduk, sohbetler edildi, bir grubun gitar eşliğinde söylediği şarkılar, türküler dinlendi. 21.30 da kesin sessizlik (Horultu hariç) başladı, saat 23.00 gibi, tulumun içi  ısındı ve uyumuşum. Alarmın çalmasıyla saat 02.00 de kalktım.
Akşamdan zirve çantamı hazırlamıştım. Hemen giyindim. Ocağı yaktım sıcak su hazırladım. Bir bardak sıcak çay içtim, kahvaltı yaptım. Saat 02.45 te aşağıda hazırdım.

TIRMANIŞ:

            Saat 03.00 te tırmanmaya başladık. Yer de kar yok. Ancak yukarılarda don olabilir diye sert tabanlı ayakkabıları giymiş ve yanımıza kramponları ve kazma da almıştık. Ayakkabılar oldukça yorucu. Daha ilk 100 metrelik yükselişte galiba olmayacak diyordum. Kaslar ısındıkça rahatlamaya başladım. Yine de neden diğer botları giymedim diyordum. Daha sonraları doğru karar verdiğimi anladım. Hem iniş tarafında kar vardı hem hava soğuktu. Hafif botlar kesinlikle ayaklarımı üşütecekti.

           
             
            Isı -8 civarındaydı, hava açık, ay dolunaydı. Hasan dağı ay ışığı altında parlıyor ve silueti gökyüzüne düşüyordu. Üzerinde çizgiler halinde kar yatakları var. Keşke bütün dağ karla kaplı olsaydı. Bu ay ışığında nasıl parlardı.Sinan SÜLÜN Kırlangıç Dönümü kitabının ilk sayfasında şöyle bir giriş yapıyor. Tam da bu geceye uygun:



“Gökyüzü pürüzsüz mavi bir bilye gibi berraktı. Ayın geceden kalma şaşkın yüzü yavaş yavaş siliniyor, güneş görünmez bir çengelle ağır ağır yukarıya çekiliyordu.”

         Klasik rotayı biraz değiştirerek tırmandık. Zorlu ama güzel bir tırmanış oldu. Sert tabanlı ayakkabılar çarşaklarda ve büyük kayaların olduğu yerlerde oldukça zorladı.
Saat 09.30 da zirvedeydim, gruptan ayrı olarak tırmandım. Tırmanışım altı buçuk saat sürdü. 



Bu Hasan dağına ikinci tırmanışım. Başka hiçbir dağda olmayan, midemin kasılması yine bu dağda başıma geldi. Çantamın yan gözünde bulunan limonu kabuğuyla dişledim ve birkaç sefer de sıcak su yudumlayarak rahatladım.


         Tırmanma esnasında yaklaşık 30-40 kişi döndü.

        Her seferinde daha az giyineceğim diyorum, sonra soğuktan korkuyorum. Terleyince çıkarıyorum. Terlememeyi öğrenemedim gitti. Sanırım biraz da fazla terliyorum. İnişte daha çok terledim. İnişi 3.5 saatte tamamladım. Dizlik kullanmam dizlerime büyük fayda sağladı. Ne dizlerimde ne de kaslarımda hiçbir ağrı hissetmedim, sonrasında da olmadı.

      Aksaray'a inince hemen lokantaya koştuk. Bunu yazmak zorundayım. Bir tırmanış raporunda okuyarak öğrendiğim SOFRA lokantası bir dağcı lokantasına dönüşmüş, yemekleri hem ucuz sayılır, hem de güzel, önemlisi temiz bir yer. Tavsiye ederim. Ankara Caddesi No:36/E

DÖNÜŞ:
Ama döndükten 24 saat sonra grip oldum. Faaliyetten mi, hayır. Dönüşte sabah erkenden İzmir’de olmak için AKSARAY BİRLİK otobüsüne bindim. Kaloriferler cayır cayır yanıyor. Şoföre söyledim, havalandırmayı açın dedi. Açtım, kapadım, açtım, kapadım. Sonra arka tarafta bir yere geçtim. Arka taraf buzdolabı gibi. Şoför ve muavin sabaha kadar sigara içti. Sonuç grip. Bilinen firmalardan, en iyisi hava yolundan şaşmayın.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu Sefer Lviv Dedik

Malzeme Kontrol Çizelgesi

Medea Heykeli