Nemrut ve Süphan Tırmanışı 2017
Korktum ve gözlerimi Ay’a kaldırdım.
Yakardım ve yakarılarım tanrılara
ulaştı.
İmdi, ey Ay Tanrısı Sin,
Koru beni.
Gılgamış
Rabbim!
Gireceğim yere
dürüstlükle girmemi sağla;
Çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla.
Bana tarafından,
hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver.”
İsra 80
Haziran ayı benim için seyahatlerle başladı.
Otobüs ile
İzmir-Gömeç 170
Km .
Araba ile
Gömeç-İzmir 170
Km .
Araba ile
İzmir-İstanbul 460
Km .
Uçak ile İstanbul-Van 1260
Km . kuş uçuşu mesafe
Van gölü etrafında Minibüs 300
Km .
Uçak ile Van-İstanbul 1260
Km . kuş uçuşu mesafe
Araba ile İstanbul
içi 200
Km .
Araba ile İstanbul-Kırıkkale 550
Km .
Araba ile
Kırıkkale-İzmir 670
Km .
On
gün içerisinde karayolu ile toplam 2500
Km . Hava yolu ile 2500
Km . seyahat yaptım. Birisi 2935
metre , diğeri 4058
metre olan
iki dağa tırmandım. Sonuç güneşten kavrulmuş kollar ve yüz, uçuklamış dudaklar.
Ben sizlere hayatımın bu kesitinin
sadece 3 gece 4 gündüzlük İstanbul-Van-İstanbul kısmını anlatacağım.
Bu faaliyette de güzel anılarım oldu.
10 Haziran 2017
10 Haziran 2017 günü sabah saat 06.20
uçağı ile Van’a hareket ettim. Beraber tırmanış gerçekleştireceğimiz. Sevsen
AVAN, Zeynep AVAN, Elif DEMİR, Yücel TELLİCİ, Şule ÇALGIN ile beraberdik.
Uçakta arkamda oturan modern
tesettürlü bir hanım omzuma dokundu ve “Van’a mı gidiyorsunuz?” dedi. Önce bir
durdum, şaşırdım, sonra “Evet” dedim. “Kaç saatte oraya varırız? “Yaklaşık 1,5
saat” dedim. Sonra düşündüm, yabancı birine bir şey sormak için bir başlangıç
cümlesine ihtiyaç vardı. O da o soruyu bulmuştu. Yanımda kara çarşaflı tam
tesettürlü, sadece gözleri görünen, çocuklu bir kadın oturuyordu. Soruya onun
da gülümsediğini gördüm. Sonra ara ara konuştuk. Dışarıdan görünenin aksine hiç
kaç-göç durumu yoktu. Bölgedeki kadınlar tesettürlüydü, ancak iç Anadolu’nun
aksine erkekten kaçmıyorlar.
Van hava alanına indikten sonra
Rehberimiz ve organizasyonu düzenleyen Mehmet Çeven ve diğer faaliyet
arkadaşlarımız Gökhan Bilgen, İlhan TELLİOĞLU, Nurdan KARAKURT ile buluştuk.
Toplam 5 erkek ve 5 kadın olmuştuk. Ancak
sonradan İlhan TELLİOĞLU ve Nurdan KARAKURT’ un dağ ve dağcılıkla pek
ilgilerinin olmadığını, muhabbet için buraya katıldıklarını anladık. Sevsen
Hanımın kızı Zeynep de dağcılıkla pek ilgilenmiyor, ancak yürümek ve tırmanmak
için hevesli.
Ekip toplandıktan sonra minibüse
geçtik ve Tatvan’a hareket ettik. Tatvan’da toplu alışveriş yapıldı ve Nemrut
Krater gölüne hareket ettik. Nemrut tırmanışını ertesi gün sabah yapmaya karar
verdik. O günü gölün etrafını gezerek tadını çıkarmaya ayırdık. Yücel çok güzel
bir akşam yemeği hazırladı. Ancak aldığımız yumurtaları bulamadık, sanırım
minibüse koymayı unuttuk.
Kampımızı küçük gölün kenarına kurmuştuk; büyük gölün kenarına kadar yürüdük. Günübirlik gelenler oldukça fazlaydı. Dönüşte ve daha sonrasında gece kamp ateşi için odun topladık. Her zaman ki sıkıntılar burada da geçerli, Grubun küçük olması bir şeyi değiştirmiyor. Kampta tırmanış öncesi alkol alımı. Sanırım bu konuda faaliyet öncesi sıkı bilgilendirme yapılmalı. Gelenler ona göre gelmeli.
Kamp ateşi çok güzeldi, doya doya
tadını çıkardık, çaylarımızı içtik, sohbet muhabbet bir akşamdan sonra
çadırlarımıza çekildik. Yücel’le birlikte kalıyoruz.
Gece sanırım saat 02.00 dolaylarında
dışarıdan bir takım sesler duydum. Bir erkek sesi “Sakın korkmayın” diyordu. Eyvah
dedim, şimdi bir saat örgüt propagandası dinleyeceğiz. O sırada Şule Hanım “Siz
kimsiniz?” dediğinde. Biz milli park koruyucusuyuz dediler. Gece seslerini
duyduğumuz gürültücü genç bir dağcı gurubu vardı. Onların üzerine ayıların taş
yuvarladığını ve birisinin yaralandığını söylediler. Biz zaten gece
çıkmayacağımızı, ayıların rahatsız edilmedikçe bir şey yapmayacağını
söylediğimizde “Ama aynı zamanda alfa kurtların da olduğunu söylediler.
Baktılar kimsenin korkmaya niyeti yok, çekip gittiler. Zaten akşam saatlerinden
itibaren, saat 03.00’a kadar silah sesleri hiç susmadı. Bu durum Adilcevaz’da
jandarma Komutanına söylendiğinde, orada öyle bir koruyuculuk sistemi olmadığını
söyledi. Bu kişilerin ayı avcısı olabileceklerini, gece av sırasında dağcıları
vurmamak için onların gece tırmanmalarını engellemeye çalışıyorlardı. Sonradan
Yücel söyledi bu işi ayı dişi için yapıyorlarmış. Sonrasında uykum kaçtı ve
uzun süre uyuyamadım.
11 Haziran 2017
Sabah kalktık. Mükemmel bir kahvaltı yaptık.
İlhan beyin bütün kahvaltıyı silip süpürmesiyle kahvaltı faslı bitti. Sıfır
enerji harcamasına rağmen, nasıl bu kadar yiyebiliyor derken. Sonradan enerjiyi
nasıl tükettiğini anladıkJ)
Kampı topladık ve tırmanışa başlayacağımız yaklaşık
Yaklaşık 3 saat tırmanışın sonunda zirveye(2935 m .)
ulaştık. Krater etrafında, en yüksek tepe olan Sivri tepe 2935
m , Doğu Nemrut Tepesi 2625
m , güneydeki Tursuktepe 2828
m ve batıda
Nemrut Dağı Tepesi 2801
m yüksekliktedir. Çok güzel bir tırmanıştı.
Zeynep dedegöl'den sonra ikinci zirvesini, Şule ise ilk zirvesini yaptı. Birbirimizi tebrik ettik. Görsel olarak
mükemmeldi. Her tarafta çeşitli çiçekler vardı ve her taraf çiçek kokuyordu,
Otların arasında görünmeyen kuşlar cıvıldıyordu. Yarım saat kadar zirvede
kaldık. Yemek yedik. Fotoğraflar çektik ve bir saatlik bir inişle aracın yanına
vardık. Adilcevaz’a hareket ettik.
Öncelikle eczaneden kızaran gözlerimiz
için alerjiye karşı göz damlası ve bepanten krem aldık. Ramazan nedeniyle her
yer kapalıydı. Birkaç tur attık, fakat bir yer bulamadık. Tam umudumuzu
yitirmişken aracın yanındaki kafede oturan genç, ismini daha sonra öğrendiğimiz
Gökhan kahvehaneyi göstererek “Burası oruç yiyenlerin yeri”, “burada
yiyebilirsiniz” dedi. Orasının pek uygun olmadığını söyleyince, “sizi bir
akrabamızın olan bir yere götüreyim” dedi. İki gün boyunca lezzetli yemek
yiyebileceğimiz başka bir “oruç yiyenlerin yerini” keşfettik. Adilcevaz’a yolu
düşenler, ilçenin tam merkezinde bulunan Kervansaray lokantasında karınlarını
doyurabilirler.
Sıra jandarma komutanlığına uğrayıp
çıkış izni almaya gelmişti. Bu hemen mümkün olmadı. OHAL kapsamında bir hafta
önceden kaymakamlığa faksla yazılı müracaatta bulunmak gerekiyormuş. Günlerden
Pazar, kaymakam yerinde yok. Yerine vekâlet eden ilçe nüfus müdürü izin
vermiyor. Dilekçeyi yazıp, kaymakamın telefonuna whatsuptan attık. Bir türlü
cevap gelmiyordu. Büyük ihtimal bugün çıkamayacağımız gibi bir gün sonrası da
tehlikede idi. Eşime telefon ettim. Bitlis AK Parti ilçe Başkanına telefon
ettirdik. O kaymakamı aradı. 10 dakika içinde izin çıkmıştı. Parti devleti
olmanın faydalarıJ)
Hemen yola koyulduk. Süphan dağı
eteğinde bulunan aydınlar kasabası kışkıllı köyünün 300
metre üzerine
kampımızı kurduk. Rakım yaklaşık 2.400
metre . Daha kampı kurarken bölgenin korucu başı geldi,
genç bir adamdı, bir sıkıntı olup olmadığını sordu ve sıkıntı olursa aramamızı
istedi ve telefon numarasını verdi. Akşam erkenden makarnadan oluşan yemeğimizi
yedik ve gece 24.00’de kalkmak üzere saat 19.00’da yattık. Bu kadar erken
uyumak zor olsa da biraz kestirdik. Gece belirttiğim saatte kalktık, bir çay
içtik, pek bir şey yiyemedik.
12 Haziran 2017
Saat 01.00 de, toplam 6 kişi, rehber
Mehmet, Gökhan, Sevsen, Elif, Şule ve ben hareket ettik. Tırmanmaya başladık.
Arkamızda Van Gölü, önümüzde Süphan solumuzdan yükselen dolunayın ışığıyla
parlıyordu. Ben kafa lambasını yakmadım, yeteri kadar aydınlıktı. Süphan’ın
üzerinde Büyük Ayı Takımyıldızı sanki bize yol gösteriyordu.
Mükemmel bir uyum ve tempo ile
ilerliyorduk.
Önce at yaylasına ulaştık. Rehberimiz
koyunların buralara kadar, hatta krater gölüne kadar çıktıklarını, geçtiğimiz yıllarda
iki koyunu bu yaylada kurtların yediğini söyledi. Bir arkadaş güzel bir espri
yaptı. “Koyunlar zirvede bırakmışlar” dedi. Ama çarpıcı teşhis Elif’ten geldi:
Önemli olan zirve yapmak değil, zirveden sağ salim dönebilmek.
Sonra çok uzun dik bir tırmanışa
başladık, sanırım ayna tabir edilen bölge burası. Aynanın sonuna geldiğimizde
karla kaplı bir krater gölü ve ortasında yeni bir dağ yükseltisi gördük.
Moraller hafif bozuldu, ama çıkacaktık. Uzun bir mola verdik. Bir şeyler
atıştırdık. Güven tazeledik. Kratere indik. Sağ taraf yumuşak karla kaplıydı.
Rehber bu bölgeden çıkılamayacağına karar verdi. Sol taraftaki büyük ve oynak
kayalıkların soluna yöneldik. Öyle bir noktaya geldik ki, ilerlemek imkânsız,
ya da çok riskli hale geldi. Zirveye yaklaşık 50
metre kala
grubu döndürmeye karar verdi. Yapacak bir şey yoktu.
Gökhan rehbere bütün gruplara böyle mi
zirve yaptırıyorsun diye takıldığında rehberde kayış koptu. Rehber kimseye
krampon ve kazma aldırmamıştı. Zaman zaman -10 derecelere düşen havada kar
donmuştu ve iz açmak gerekiyordu. Rehberden başka hiç birimizde sert tabanlı
kış tırmanış botu yoktu. Kendisi sürekli iz açmak durumunda kaldı. Gökhan’ın
kazması vardı, ondan da faydalandı. Buna rağmen rehber çok yoruldu. O kadar yorulmuştu
ki, sağlıklı düşünme yetisini kaybetmişti. Gökhan alttan aldıkça bağırdı,
çağırdı, anlamsız davranışlarda bulundu. Araya girmek istesek de öfkesini
kontrol etmesi mümkün olmadı.
4000 metrelik bir dağı ciddiye
almamanın bedelini rehber sayesinde hepimiz ödemiştik. Bu yükseklikteki bir
dağa cehennem gibi sıcak bile olsa KASK-KAZMA-KARAMPONSUZ tırmanış her zaman
riskti ve Süphan bunu bize hatırlattı.
Çıkabildiğimiz son noktada bayrak ve
pankartlarımızı açtık.
Riskli bir şekilde kayalıkları doğuya doğru
yatay bir şekilde geçtik. Karlı bölgelerde topuklayarak, bazı arkadaşlar
kayarak, kumlu ve gevşek topraklı bölgelerde yine topuklayarak kısmen düzlük
olan rakıma kadar indik.
Sevsen’in dizi kilitlendi, rehberin lütfen
yardımı ile inişi tamamladı. Anlaşıldı ki rehberin yanında bir yara bandı bile
yoktu.
8 saat tırmanış, 6 saat iniş olmak üzere 14
saat yürüdük; 1500
metre tırmandık;
ve gece 01.00’de başladığımız faaliyeti gündüz 15.00’de tamamladık.
Faaliyetin en güzel özetini bu sefer Sevsen yaptı:
Ağzımıza sıçıldı, zirve de yapamadık.
İnişten sonra Yücel’in patates yemeğini
atıştırdık. Adilcevaz’a indik ve aynı lokantada karnımızı doyurduk
Gökhan uçuşunu bir gün önceye alarak gruptan
ayrıldı.
Dağa çıkmayan İlhan ve Nurdan’da Gevaş’ta
gruptan ayrıldılar.
Gevaş’ta güzel bir ücretli kamp alanı
bulduk. Çadırlarımızı kurduk. Zaten gece saat 23.00 olmuştu. Yattık ve uyuduk
13 Haziran 2017
Sabah kalkar kalkmaz Van gölünde yılın ilk
denizine( Burada deniz diyorlar) girdim.
Sonra kahvaltı yaptık.
Akdamar adasına geçtik, çoğu kişinin
çıkmadığı tepesine çıktık.
Su çok güzeldi, bol bol yüzdük.
Neredeyse uçağı kaçırmak üzereyken yetiştik.
Bir faaliyet de böyle tamamlandı.
Bir sonraki hedef ARTOS DAĞI. HAYDİ HAYIRLISI
HATALAR
1. Asla malzemeden taviz verilmeyecek. Dağcıysan dağcı gibi
davranacaksın.
2. Dağ faaliyeti bir doğa yürüyüşü değildir, dağcı olmayanlar
bu faaliyetlere alınmamalıdır.
3. Alkol konusu özellikle faaliyet öncesi belirtilmelidir.
4. Asgari ilk yardım malzemesi her birey tarafından, kapsamlı
malzeme rehber tarafından alınmalıdır.
5. Rehber sakin, ılımlı olmalı. Asla grubu umutsuzluğa
düşürmemeli. Böyle rehberlerle asla faaliyete çıkılmamalıdır.
6. Uçak saatinden geriye doğru planlama yapılmalı, kimsenin
kaprislerine aldırış edilmemelidir.
7. Dağa çıkışla ilgili gerekli izinler önceden
araştırılmalıdır.
Süphan Dağı Efsanesi
Süphan Dağı'nın zirvesinde Kırklar olarak bilinen 40 Şehit Mezarı bulunmaktadır. Ayrıca zirvede Peygamber Mezarının da olduğu rivayetler arasında yer almaktadır.
Hace ile Siyabent 2 Sevgilidirler. Siyabent Sevgilisi Hace'yi kaçırarak Karnalık denilen Süphan Dağı eteğindeki uçurumun tepesine götürür. Günlerce orada kalan Dillere Destan 2 Sevgili evlenecekleri günü hayal ederlerken Siyabent başını Hace'nin dizine koyup derin bir uykuya dalar. O sırada bir geyik sürüsünün geçmesiyle sürünün liderliğini yapan erkek geyik dişi geyiğe diğer geyiklerin yaklaşmamasını sağlarken, bu manzarayı gören Hace duygulanır. O sırada gözlerinden damlayan yaş sevgilisinin yüzüne düşer. Uyanan Siyabent Hace'ye niçin ağladığını sorar?
“Seni ağlatan o geyiğin ciğerini söküp sana
getireceğim” der. Siyabent geyiği vurur, tam keseceği an geyiğin ayaklarını
çırpmasıyla Siyabent uçurumdan aşağıya düşer. Hace düşen Siyabent’e “Ben Ne
Yapayım” diye seslenirken O da Hace'ye “Ben artık faydasızım” diye cevap verir.
Hace'de kendini uçurumdan aşağıya atarak intihar eder. Efsane bir Aşk Efsanesi
olarak ölümsüzleşir ve günümüze kadar yansır. İki Sevgilinin düştüğü yerler
arasında her yıl kendiliğinden 2 gül yeşerdiği anlatılır.
Hz. Nuh
Aleyhîsselâm ile teknesine aldığı İnsan ve hayvanlar tufan suları üzerinde
günlerce yol aldıktan sonra bir tepeye çarparlar. Sular altında kalan bu tepe,
bir dağın su üzerinde kalmış yüksek tepeleridir. Teknelerinin bu tepeye
çarpması üzerine Nuh Aleyhîsselâm şu sözleri söyler: SÜBHANALLAH. O
günden sonra teknenin çarptığı tepeye Süphan adı verilir.
(Sübhanallah: Allah’ı her türlü eksiklikten
ve noksanlıktan tenzih ederim, Tek büyük odur)
Grup Özgürlük tarafından söylenen Süphan Dağı adlı
şarkının sözleri.
Süphan dağının eteği
Eteği güller biteği
Ane can kurbanın olam
Yârim güldür, ben peteği
A ceylanım, beri maralım
Kaşı karalım, Süphan dağı
Ben bu dağın maralıyam
Avcı vurmuş yaralıyam
Bal yârimden ayrı düştüm
Ben bir bahtı karalıyam
Eteği güller biteği
Ane can kurbanın olam
Yârim güldür, ben peteği
A ceylanım, beri maralım
Kaşı karalım, Süphan dağı
Ben bu dağın maralıyam
Avcı vurmuş yaralıyam
Bal yârimden ayrı düştüm
Ben bir bahtı karalıyam
Söz Burhan
ÇAÇAN
Genel bilgi
Ülkemizde Büyük Ağrı (5137 m )
ve Cilo (4168 m )
dağından sonra en yüksek üçüncü dağımız olan Süphan dağı, Van gölünün kuzeyinde
Adilcevaz - Erciş ve özellikle Patnos arasında yükselir, en yüksek zirvesi 4058
m.dir. Bu dağın zirve kesiminde 1
km çapında
bir lav tıkacı ve genişçe bir de kalderası bulunmaktadır. Doruk bir örtü buzulu
ile kaplıdır. Son püskürmesini M.Ö 8.000’ de yapmıştır.
Dağın zirvesinde bulunan krater göl maviliği ile okyanus
Sularından daha büyüleyicidir. Bu koyu mavilik gölün çok derin olmasından
kaynaklanmaktadır.
Süphan Dağı keşfi bekleyen gizli bir hazine gibidir. Dağın zirvesinde Temmuz ve Ağustos ayları içerisinde Güneşin Doğuşu ve Batışının tarifi anlatılır gibi değil. Gün Doğuşu ve Batışını Zirvede seyretmek için bir gece konaklamak yeterli olacaktır.
Sönmüş bir volkan olan Süphan dağı, Anadolu'nun üçüncü yüksek doruğudur. Doruk bir örtü buzulu ile kaplıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder